2012’den not: Oyunlar hakkındaki bazı romantik hislerimden kurtulmuş değilim, ama bu yazı Huizinga’dan etkilenmiş o romantik halimin en zirve yaptığı an olsa gerek – bunun son Anlam Arayışları yazısına denk gelmesi de ayrıca manidâr, köşenin misyonunu (ve miadını) böylece doldurduğunu söyleyebiliriz belki. Fareler Oyunda’nın giriş yazısında dediğimiz gibi, oysa, “oyun iyi ya da kötü değildir, iyi ve kötü oyunlar vardır.”
K. Mehmet Kentel
(Eylül 2009)
Oyun oynayamadığım bir devrim, devrim değildir.
Çocuk gülüyor: Oyun benim aklım ve aşkımdır.
Genç şarkı söylüyor: Aşk benim aklım ve oyunumdur.
İhtiyar sessiz: Akıl benim oyunum ve aşkımdır. (Lucian Blaga)
Bazen unutuyoruz. Evimizde koşturan kedilerin, yemek sırasında muhabbet eden yakınlarımızın, flört eden arkadaşlarımızın hareketlerindeki büyünün nereden geldiğini gözden kaçırdığımız zamanlar oluyor. Biz “video oyunları” dergisiyiz ya hani, siz de onun okurlarısınız ya, sanki hep birlikte “oyun”dan anladığımız şeyi sınırlamaya çalışıyoruz. Okumaya devam et