About fareleroyunda

bir oyun blogu. kedilerle beraber, kedilere ragmen, kedilerden saklanarak, kedileri kandırarak, kedileri oynayarak…

‘Oyun’da Anlam Arayışları

2012’den not: Oyunlar hakkındaki bazı romantik hislerimden kurtulmuş değilim, ama bu yazı Huizinga’dan etkilenmiş o romantik halimin en zirve yaptığı an olsa gerek – bunun son Anlam Arayışları yazısına denk gelmesi de ayrıca manidâr, köşenin misyonunu (ve miadını) böylece doldurduğunu söyleyebiliriz belki. Fareler Oyunda’nın giriş yazısında dediğimiz gibi, oysa, “oyun iyi ya da kötü değildir, iyi ve kötü oyunlar vardır.” 

K. Mehmet Kentel

(Eylül 2009)

 

Oyun oynayamadığım bir devrim, devrim değildir.

Çocuk gülüyor: Oyun benim aklım ve aşkımdır.

Genç şarkı söylüyor: Aşk benim aklım ve oyunumdur.

İhtiyar sessiz: Akıl benim oyunum ve aşkımdır. (Lucian Blaga)

 

Bazen unutuyoruz. Evimizde koşturan kedilerin, yemek sırasında muhabbet eden yakınlarımızın, flört eden arkadaşlarımızın hareketlerindeki büyünün nereden geldiğini gözden kaçırdığımız zamanlar oluyor. Biz “video oyunları” dergisiyiz ya hani, siz de onun okurlarısınız ya, sanki hep birlikte “oyun”dan anladığımız şeyi sınırlamaya çalışıyoruz. Okumaya devam et

Dijital Oyun Rehberi’nde Anlam Arayışları

2012’den not: Sözkonusu kitabı hazırlayan ekibin yeni işlerini dijitaloyun.wordpress.com‘dan takip etmek mümkün.

K. Mehmet Kentel

(Haziran 2009)

“Oyunlarda Anlam Arayışları” 2 buçuk sene önce yazdığım bir yazının başlığıydı, önündeki “Akademi Göreve!” çağrısıyla birlikte. Yazıyı yeniden düzenleyip eski dergiye koyduğumda, “Akademi Göreve!” kısmı başlıktan kalkmıştı, ama çağrı hâlâ oradaydı: Oyunların meta değerlerinin ötesinde bir bakışla incelenmesi gerektiği, oyunlara “musluk” muamelesi yapmanın bir işe yaramadığı, “oyun çalışmaları” alanının kendisine akademide (ve oyun dergiciliğinde) hızla yer açmasının şart olduğu. O sıralarda dünyada böyle bir alanın gelişmekte olduğunun farkındaydım, yurtdışında yazılanlardan faydalanıyordum, ama Türkiye’deki çalışmalardan haberim yoktu. Oysa akademinin derinliklerinde başlayan çalışmalar burada da yavaş yavaş su yüzüne çıkmış, “oyunları okuma” niyetiyle yola çıkan bloglar, makaleler ve özel dosya konuları, aynı sıralarda yayınlanmaya başlamıştı. Okumaya devam et

(Kötü) Olmak ya da Olmamak


K.Mehmet Kentel

(Mayıs 2009)

Oyunlarda kötülüğün izdüşümleri

Bir “kötü”sü olmayan oyun çok azdır. Senaryosu bir futbol topunu bir kaleden ötekine tepiklemekten öteye giden hemen her oyunun merkezinde, oyuncunun kontrol ettiği kahramanlarla yapay zekâ tarafından kontrol edilen kötü karakterlerin mücadelesi yer alır. Üstelik oyunların içinde üretildikleri sistem hakkında ne düşündüklerini görmek için asıl bakılması gereken yerler de kötülerdir, “kötü” denen şey, dünyanın normallerinin neye, ne kadar izin verdiğini, “anormal”in tanımının neleri kapsadığını, tüm bunların ahlaki kodlarının nasıl yüklendiğni gösterir. Oyunların bu konuda yararlandığı müthiş bir göndermeler havuzu var, içinde mitolojik öykünmelerden fütüristik paranoyalara kadar, insan psikolojisinin ve bugünkü sosyolojik durumun çeşitli yanları hakkında çözümlemeler yapmaya imkân verecek bir sürü şey olan. Bu yazıda, oyun dünyasının kötüleri hakkında gözüme çarpan birkaç eğilimden bahsetmek istiyorum, bunların kötülerin tamamı hakkında kesin ve bütünlüklü bir şey asla söyleyemeyeceğinin altını çizerek. Okumaya devam et

Bu Dünya Felaket Bir Yer

K. Mehmet Kentel

(Mart 2009)

Kaçmak, ya da yeniden yapmak lazım

Hayatlarımızın normal akışı zaman zaman kırılmalar yaşar. Bu kırılmaların etkisi çok büyüdüğünde “felaket” deriz, başımıza gelen şeylere. En azından hayat hakkında bildiğimiz hikâye bize böyle söyler. Oysa günümüz dünyasında felaketlerin hiç de olağandışı şeyler olmadığını, tersine olağan hayatlarımızın birer felaket senaryosuymuşçasına kurgulandığını görüyoruz. Her an yeni bir felaketle karşılaşıyoruz sanki, her anımız bir felaketin içindeymişçesine yaşanıyor, her yanda bir panik hali, sonsuz bir olağanüstü hal.  Felaketler birer fetiş objesine dönüştürülüyor, dünya çapında bir pazarlama ağının içine oturtuluyor.  Her türden felaket senaryosu tüm kültür ürünlerini işgal etmeye devam ederken sonunda oyun dünyası da kendi ‘felaket’ini buldu: I Am Alive” felaketi parmaklarımızın ucuna getiriyor, felaketlerin ardından hayatta kalanlar olduğu sürece, felaketlerin de hayatta kalacağını söylüyor. Okumaya devam et

2008’de Anlam Arayışları

K. Mehmet Kentel

(şubat 2009)

2008: Bir Dünya Macerası

Birçok farklı tarih var çizgisini takip ettiğimiz.  Oyungezer’in kendi tarihi var bir yanda, zaman zaman bizi sevindiren, kimi zaman üzen; bu tarih oyunların tarih çizgisiyle göbekten bağlı, önincelemesini yazdığımız oyunların çıkmasını, çıkan oyunlara inceleme yazmayı, incelemesini yazdığımız oyunların devamını bekliyoruz. Bir yandan dünyada olup biteni, ‘büyük tarih’i ya da ‘Tarih-1’i, farklı farklı algılayışlarımız, kişisel pencerelerimizden yorumlayışımız var. ‘Büyük’ insanların kafalarında planladıkları, sokaklarda yaşananlar, her şey birbirine giriyor,  Anlam Arayışları bir senenin daha hesabını kapatıyor. Okumaya devam et